Magdeburg Deneyleri Chapter 8

Magdeburg’daki 2. ayımı da gün itibari ile bitirmiş bulunmaktayım! Bu hafta yaşadığım sıradışı tecrübelerde (aman ne önemliler ne önemliler :D) 1 adet anane baskını ve enstitüde olay çıkarmak var.

Baskıncı torun

Geçen hafta öğrendim ki anneannem bu hafta arkadaşlarıyla Orta Avrupa turuna gelecekmiş. Ben de dedim ki, acaba bir yerde karşısına çıkıp ona sürpriz mi yapsam, bence çok tatlı olabilirdi. Tur programına baktım, favori şehirlerimden Budapeşte’ye iniyorlardı. Tabi ki Budapeşte’ye bir daha gitme fikri beni kalbimden vurdu ama ama ama bilet fiyatı 700 lira olunca o hayaller suya düştü. Onun yerine cuma günü Dresden’de onlara baskın yapmaya karar verdim. Gidiş için tren ve dönüş için otobüs biletimi aldım, labdan da izin aldım ve cumayı beklemeye başladım. Küçük bir sorun vardı, mutlaka cuma günü yapmam gereken bir deney vardı, o yüzden gece geldiğimde laba gitmem gerekiyordu. Ve bu olacak olaylar hakkında sadece bir ipucuydu…

Zaten Dresden hakkında fazlasıyla önyargılıydım çünkü 1 ay önce gittiğimde haziran sonunda hava 7 dereceydi ve kazakla mont giymeme rağmen donmuştum, neyse ki hava 30 derecenin üzerinde görünüyordu. Sabah 5’te kalktım, tren istasyonuna gittim ve 3 aktarma ile Dresden’e vardım. Bu arada önceden tur rehberiyle yazıştım ve rehber bana yola çıktık, şehre geldik gibi haber verecekti. Ben Dresden’e geldiğimde onlar Prag’dan yeni yola çıkmışlardı, bu yüzden geçen geldiğimde yetiştiremediğim Kunsthofpassage’a gittim. Mutlaka fotoğrafını görmüşsünüzdür, mavi bir bina ve üzerinde borular var, yağmur yağdığında bu borulardan ses çıkıyor (müzik yapan bina diye de geçiyor).

Daha sonra rehber bana beklemem gereken meydanı yazdı ve ben orada bir kuytu bulup resmen oraya pustum, sanki ananem beni görse orada tanıyacak 😀 Yani bence beklemediği için benzetme de gözlerine inanamazdı. Bütün grup toplandıklarında sinsice aralarına sızdım ve ananemin omzuna pıtpıt yapıp “nasııl beğendin mi şehri” diye kadının ödünü kopardım 😀 Çok şaşırdı ve hemen sımsıkı sarıldı, kimi görse “torunum beni görmeye gelmişş :))” diye sevincini paylaştı. Bu arada rehberle şehir turuna katıldık ve serbest zamanda da hediyelik alışverişi yaptık. Kıyamam ya, ananem sürekli bana hediye almaya çalıştı, yemek ısmarlamaya çalıştı, ne yapacağını şaşırdı geldim diye.

Artık vedalaşma vakti gelmişti ve ananemlerden ayrılıp otobüsüme bindim. Ve bakın, önyargılıyım dedim durdum, otobüse bindiğim an şakır şakır yağmur yağmaya başladı. Ama öyle böyle değil, araba yıkamacıdan geçiyormuş gibi sanki. Neyse ki gün içinde yağmadı. yine de beni şaşırtmadığın için teşekkürler Dresden. Neyse ben Magdeburg’a geldim, eve gidip eşyalarımı bırakıp direk laba geçtim.

Labda alarm!

Önce hücre kültürü odasında nöronları fixledim (yani onlara oldukları gibi kalmaları, gelişip değişmemeleri için kimyasal verdim). Bu işlemdeki materyalleri sterilize etmek için ateşle çalışıyorum bu arada. İşim bitince gazı kapatıp kapatmadığımı kontrol ettim (burası önemli), daha sonra normal laba inip işime devam ettim. Bu sırada saat 11 oldu ve bayağı yoruldum, zaten sabah erken kalkmıştım. İşim bitince hücre kültürünü bir kez daha kontrol edeyim dedim, acaba bir kimyasalı orada unuttum mu ya da gazı kapattım mı diye. Odaya yaklaştıkça bir alarm sesi gelmeye başladı ama içimden diyorum ki “Allahım nolur bizim kültürden gelmesin” ama malesef ki odaya bir girdim, bas bas alarm çalıyor ve turuncu bir lamba yanıp sönüyor.

Kunsthofpassage

“Gazı mı açık bıraktım yaa” diye, bir yandan hem kendi sağlığım için hem de bir an önce çözmek için kendimi dışarı attım. ve koşa koşa güvenliği aradım ve güvenlik tabi ki olması gereken yerde değil. Acaba dışarıda sigara mı içiyor diye dışarı çıktım, bu sefer de geri kapı açılmadı, binaya giremedim. İçerde çılgınlar gibi alarm çalıyor ve ben dışarda kilitli kaldım(?) resmen. Neyse ki telefonum yanımdaydı ve yakında oturduğu için Xiao’yu aradım. Hemen geldi ve odaya çıktık. Bir şeyleri kontrol etti “I think it is gas” falan diyor ama ben “gas”ı duydukça deliriyorum. En son Xiao “bence Rodrigo’yu aramalıyız” dedi (Rodrigo patronumuz) ve ben Rodrigo’yu arayıp acı gerçeği verdim.

Ama telefonu kapattığımız an güvenlik yanımıza geldi ve “ben seni koşarken gördüm, sorun yok, sakin ol” dedi. Bense “nasıl olayım amca, odayı en son ben kullandım ve şu an alarm var, kim bilir ne yaptım” diye ağlıyorum. Şimdi olayın aslını anlatıyorum: başka bir odada propan gazı kaçağı varmış ve alarmlar bağlı olduğu için bizim odada da alarm çalmış. Yani ben bir şey yapmamışım ama ALARMLAR BAĞLI NE DEMEK?? Alarm neden bağlı olur, bu olay alarm mantığına ne kadar uygundur sorarım size!!

Bir ay önce burada kazak ve bereyle fotom vardı, bu da yazlık versiyonu olsun 🙂

Daha sonra Rodrigo’yu tekrar aradık. Xiao konuşurken arkadan Rodrigo’nun “Is Cemre fine?” diye sorduğunu duydum, tatlış ya kesin sesimden anladı ne kadar paniklediğimi. Neyse sakinim, bu olayı sorunsuz atlattık ve mutluyum.

Bu haftam anlaşıldığı üzere biraz duygusal geçti, mutluluk da duygu panik de duygu sonuçta 😀 Umarım haftaya daha sakin, daha kafam rahat uyanacağım bir hafta olur. Öpüyorum, hoşçakalın <3