CHINA101: Çin Günlükleri 2

 

Bu yazıda Çinde gözlemlediğim ilginç şeyler ve kültürel farkları anlatacağım, neler yaptığımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Çinli değilsen uzaylısın

Eğer Çinli değilseniz sokakta yürürken herkes ama herkes size bakıyor. İnsanlar çaktırmadan ya da direk telefonu gözünüze sokarak sizin fotoğrafınızı çekmeye çalışıyor. Uzun kıvırcık saçları ve iri gözleri olan bir arkadaşımla yemek yerken bir adam restorandan içeri girdi ve şoka girip arkadaşımın saçlarına dokunmaya çalıştı. Bir arkadaşım bileğini incitti ve dinlenirken Çinli biri selfie çubuğunu kızın gözüne kadar dayayıp fotoğraf çekip gitmiş 🙂 Ya da daha nazikleri kibarca “fotoğraf çekilebilir miyiz” diye izin istiyorlar.



Fotoğraf çekilen Çinliler ve Ilgın <3
 
Artık izinsiz fotoğraf çekmelerinden o kadar sıkılmıştım ki fark ettiğimde el sallayıp poz vermeye başlamıştım. Bunu görünce de hemen utanıp gidiyorlar 🙂 Bir de İngilizce bir şey sormaya çalıştığımızda deli gibi utanıyorlar. Dil bilmedikleri için kütüphaneyi ararken sadece “library?” diye soruyoruz ve aldığımız cevap “lib…lib… library??!!” deyip koşarak uzaklaşmaları oluyor.
 
Bir keresinde arkadaşımla McDonaldsta sipariş beklerken annesinin kucağında tatlı bir kız gördük ve ona Çince “merhaba” dedik. Kız kafasını çevirip bizi görür görmez gözlerini kocaman açtı, yarım metre havaya sıçradı ve bağırarak annesinin boynuna sarıldı 🙂 Sanırım çekik olmayan insanları gerçekte hiç görmediler ve görünce ne yapacaklarını bilmiyorlar.
 
 
 

Söylendiği kadar pis mi?

 
 
Evet. Tek kelimeyle evet. Restoranlarda yemek hazırlayan kişilerin uzun tırnaklarını geçiyorum çünkü konu bu seviyede değil. İnsanlar yürürken bir anda yola balgam atabiliyor ya da yemeğin ortasında yüksek sesle geğirebiliyor. Bunu da geçtim kültür farkı diyelim, ama neden umumi tuvaletlerin kapısı açıkken görürsün işini? Bağırsak problemi yaşıyor olabilirsin ama bak orada sifon diye bir şey var, eğer kullanırsan o iğrenç görüntü, koku ve sineklerden kurtulabiliriz hepimiz. Tuvaletten çıkınca da belini yolda yürürken toplama bir zahmet 🙁

Zaten tuvaletlerde tuvalet kağıdı ya da sabundan eser yok, ben giderken kendi tuvalet kağıtlarımı götürmüştüm mesala.
 
Bir de çocuklar var. Çocuklara özel altı açık pantolon giydiriyorlar ki yolda tuvaleti gelirse olduğu yere yapsın sonra yoluna devam etsin, hiç bel toplama derdi olmasın 😀
 
Yeni sezon Çin çocuk modası

Çakma cenneti ve küfür

Çin denince akla gelen ilk şeylerden biri çakmacılar olunca biz de bu “fake market”lerin yolunu tuttuk. Burada elektronikten hediyeliğe, kıyafetten saate kadar her şey var. Bu marketlerde öyle bir pazarlık söz konusu ki, 280 yuan dediği Kanken çantayı 45 yuana (22 TL) alabildik. İlk gün gittiğimizde neye kaç yuan dememiz gerektiğini bilmiyorduk. Eğer gidip Kankene 15 yuan derseniz satıcı size “sucker” diye bağırır tabi. Buna da cevap olarak vermeniz gereken tek şey “fuck you”.
 
Eğer satıcının söylediği fiyat size fazla gelip dükkandan çıkarsanız hemen “okey okey” diye peşinizden gelip “sen kaç verirsin” diye soruyorlar.
 
 

Ne yiyor bu insanlar?

 
Hepimizin merak ettiği klasik soru. Aklıma gelen ilk cevaplar pirinç ve deniz ürünü. Pilav demedim çünkü o şey pilav değil. Lapa desen lapa değil, yağsız tuzsuz bir pilav düşünün, işte bütün öğünlerde onu yiyorlar. Her öğünde mutlaka pirinç, tavuk, sebze, balık ve karpuz oluyor. Yoğurdu da şekerli halde bizim Kido sütler gibi kutudan pipetle içiyorlar.

Kahvaltıda milyon çeşit pirinç yemeği, noodle, et gibi şeyler oluyor bence akşamdan kalanları yiyorlar. Ayrıca her şeyin içinde yumurta var, hazır kekten tutun burgere, noodledan tatlıya kadar.

Yediğimiz en lüks yemek
Sol altta çorba, ortada balık-sebze-tavuk, sağ üstte pirinç ve ekmek(?)
Ben annemin “kızım bak kutu kutu konserve al” demesini dinlemeyip “anne ben ortamı tatmak istiyorum, ne bulursam yiyeceğim” dediğim için yanıma çok az yiyecek almıştım. İlk 10-11 gün bayağı bir Çin yemeği yedim ama daha sonrasında yemek yapılan her yerde olan ağır bir yağ kokusu çok fazla midemi bulandırmaya başladığı için McDonaldstan çıkmadım açıkçası. Eğer yemek yapılan bir yerden geçiyorsanız bu kokuyu duymak zorundasınız.

Yemekler fotoğraftaki gibi döner masada geliyor, siz istediğiniz kadar tabağınıza alıp yiyorsunuz – tabi çubuklarla.

Yaşam pahalı mı?

1 Lira 2 Yuana denk geliyor, yani bizim paramız iki kat daha değerli ama hayat Çinde daha pahalı, bu yüzden ben Türkiyedekiyle aynı parayı harcadım. Örneğin su burada 75 kuruş, orada da 1,5 yuan, eşit gibi yani.
Amerikan markaları inanılmaz pahalı. Türkiyede 8 lira olan Starbucks Americano orada 12 lira, Bigmac Türkiyede 12 lira iken Çinde 16 lira. Çin restoranları ise çok ucuz. Günlük 20 liraya krallar gibi karnınızı doyurabilirsiniz. Bu Amerikan pahalılığının komunist devlet olmanın sonucu olduğunu anlatmışlardı bize bir derste.
Bir McDonalds menüsü

Elektronik ürünlerin fiyatları da ucuz denebilir, iPhone 7 Plus 3000 liraydı örneğin. Ayrıca Çinliler deli gibi elektronik hastası. Metroda internet çektiği için herkes sürekli internette, ya dizi izliyorlar ya da bizim WhatsApp gibi WeChat kullanıyorlar. Arkadaşlarıyla sohbet ederlerken ya da marketteki kasiyerler bile sürekli kulaklıkla bir şeyler dinliyor.

Hava durumu nasıl?

İnanılmaz sıcak ve nemli. Gece bile olsa camı açtığınızda sanki saunaya girmişsiniz gibi nemli sıcak hava doluyor içeri. Sabahın 8inde bile 40 derecede eriyebilirsiniz, tabi şansınıza güneş varsa. Yoksa hava aydınlandığı andan karardığı ana kadar hep aynı gri gökyüzü var, günün hangi vakti olduğunu anlayamıyorsunuz.
Bir de yağmur meselesi var, ilk hafta neredeyse her gün saat 4-5 arası deli gibi ama gerçekten deli gibi yağmur yağdı. Herkes kapalı bir alanda yağmurun geçmesini bekliyor öyle olunca. Bütün motosikletlerin özel şemsiyesi var. Bir gün yağmura yakalandım ve üzerimde yağmurluk ve kot ceket olmasına rağmen tişörtüm sırılsıklam olmuştu.

Ne kadar pis ya da sıcak olursa olsun, ben hayatımda bu kadar farklı bir deneyim yaşamamıştım. Kendime çok şey kattığımı düşünüyorum ve açıkçası bir daha gitmek için gün sayıyorum 🙂

Gelirken “Çine gidiyoruz inanamıyorum” diye gülümserken dönüşte uçaktan dışarı bakarken “bu kesinlikle son gelişim değil” diye gülümsüyordum.

Comments are closed.