Magdeburg Deneyleri Chapter 2

16 Haziran itibariyle buradaki 2. haftamı doldurmuş bulunuyorum! İlk hafta alışma sürecinden sonra bu hafta o kadar yoğun ve hızlı geçti ki, hiçbir şey anlamadım desem yeridir.

Akademik durumlar

Bu hafta sabahtan akşama kadar labdaydım – ki buna cumartesi gündüz de dahil. Daha önceden hazırlanmış nöron hücrelerdeki bazı protein miktarlarına ve bu hücrelere değişik moleküller verince bu protein seviyelerinin nasıl değiştiğine baktık. Böylece ben de buradaki ilk kendi deneyimi yapmış oldum öhöm öhöm.

Türkiye’de görmediğim 5 ml’lik pipet ve arkada çalıştığım yer

Kendi yaptığım bir başka deney de nöron hücrelerine dışarıdan protein verip bu proteini nöronda sentezletmek oldu. Daha önce bu deneyi yapmıştım (nöronlarda değil tabi) ama burada farklı bir metod kullanarak yaptım. Daha sonra nöronlara dışarıdan verdiğimiz proteini tanıyan ve mikroskopta yeşil renkli gözüken başka bir molekül daha verdik ve mikroskop eğitimi aldıktan sonra bunları gözlemleyeceğim. Eğer istediğimiz protein sentezlendiyse, nöronları yeşil yeşil boyanmış halde görebileceğiz 🙂 Bu renkli boyama kısmını daha önce hiç görmemiştim ve merak ettiğim bir metoddu çünkü makalelerde sık sık görüyordum. Kendim yapıp öğrenmem çok güzel oldu.

Timsah eti de ne?

Cuma günü iş çıkışı yemeği olarak Xiao’nun daha önce bahsettiği Çin restoranı Mr. Pan’e gittik. Burası bir açık büfe restoranı. Ver 18 euroyu, ye yiyebildiğin kadar ve inanılmaz fazla çeşit var, etten sushiye, salatadan dondurmaya kadar. Seçenek olarak Çin’de bile hiç görmediğim yemeklerin olması dışında, hayatımda ilk kez kanguru eti, köpekbalığı eti ve timsah eti yeme şansım oldu. Kanguru eti kırmızıyken, diğer ikisi beyaz ve köpekbalığı inanılmaz yumuşak ve lezzetli bir şey, resmen yerken bitmesin istedim. Çok doyduğum için ikinci et tabağını alamadım ama bir daha 18 euro verip yer miyim bilemiyorum 😀 Belki son günlerimde.

Solda timsah, ortada kırmızı kanguru ve sağda köpekbalığı eti

Çin restoranı olduğu için garsona yemeğim gelince Çince teşekkür edeyim dedim ve garson böyle bişey beklemediği için sanırım duymadı veya anlamadı. Ama en azından doğru söylediğimi biliyorum çünkü Xiao gülüp “aferin” dedi 😀 Birbirimize karşılıklı Çince ve Türkçe öğretiyoruz.

Benim geçen sene Çin’e gitmiş olmam ve Çince 1-2 kelime biliyor olmam sürekli Xiao ile gündem konusu oluyor. “Ben Türk’üm” demeyi biliyorum diyorum, önüme kağıt kalem verip karakterini çiz diyor, yahu ben nasıl çizeyim onları, latin alfabesiyle yaz desen bile yazamam, söylemeyi biliyorum sadece 🙂

Bayram heyecanı

Canım lab arkadaşım Ayşe cuma günü Ramazan Bayramı olduğu için laba yüzünde kocaman bir sırıtış ve elinde ayıptır söylemesi bir kilo fıstıklı baklava ile geldi. Ben “nereden buldun bunuuu” diye bağırırken birkaç parça çoktan kaybolmuştu bile. Meğer evinin orda Suriyelilerin işlettiği bir fırın varmış ve sabah gelirken oradan almış.

Baklavadan Xiao’ya da yedirdik ve zavallım bu kadar şekere alışkın olmadığından tüm gün boyunca “şekerim çıktı” diye ağladı. Ama heralde çok değişik geldi ki unutmamak için defalarca “baklava” diye tekrarlayıp durdu. Nerde yiyeceksin sen güzelim fıstıklı baklavayı elin Çin’inde?

Gavur ellerde aç kaldım

Lab dışında bu hafta en çok vaktimi alan şey markete gitmek oldu. Yiyecek hiçbir şeyim kalmadığından nerdeyse her gün markete gittim. Geçen haftaki başarısız bulgur pilavı denememden sonra (başarısız çünkü salçam ve tereyağım yoktu) markette harıl harıl salça aradım – ve buldum. Ama bence bu salça pek bizim alışkın olduğumuz güzelim kavanozdaki salçalara benzemiyor.

Bunu Ayşe’nin yönlendirmesi ile bulabildim, açıkçası ben bunu kendim rafta görsem “aaa salça” deyip de almazdım. Aynı diş macununa benziyor. Başka bir market alışverişimde gördüğüm üzere, aynı şekilde mayonez de varmış ve çok şükür ketçabın yanında olduğu için tanıyıp alabildim, kendimi tebrik ediyorum 😀

Bir akşam enstitüdeki arkadaşlarımdan biri Klara ile geçen hafta gidip de bayıldığım bira bahçesine gittik. Her gidişimde farklı bir şeyler deniyorum. Magdeburg’a özgü birisürü bira varmış ve ben burada satılan biraların hiçbirini Türkiye’de görmedim. Şimdiye kadar elmalı Apfel Cidre, limonlu Gösser ve salatalıklı Cucumis içtim (sanırım cucumis alkolsüz). Burayı her gelişimde daha çok seviyorum, canım bira bahçesi <3

Önümüzdeki hafta görüşmek üzere,

Çin’de neler yaptığımı anlatan yazı için buraya,

Çin’deki gözlemlerimi anlatan yazı için buraya tıklayabilirsiniz!