Bu bahar dönemi başında, her 3. dönem Boğaziçi öğrencisi gibi beni de Erasmus heyecanı sarmıştı. Seçeneklerim arasında Amerika’da ve Kanada’da birkaç okul, Hindistan’da Bombay Teknoloji Enstitüsü, Belçika’da Antwerp, İsveç’te Göteborg, Almanya’da Hamburg, Münster ve Köln Üniversiteleri vardı. Exchange istemediğim için Belçika, İsveç ya da Almanya olacaktı.
Okul Seçimi
Kontenjanların açıklandığı ilk günden beri daha önce de gidip çok sevdiğim için Köln diye tutturmuştum. Başvuru günü geldi, sisteme bir girdim- Köln seçeneklerde yok!
Ofise defalarca aramam sonucunda ulaşabildim ve öğrendim ki Köln belli bir seviye Almanca istediği ve ben de okulda Almanca almadığım için sistemden seçemiyormuşum. “Önkoşullarda yazmıyordu” dediğimde ise “unutulmuştur” cevabını alınca hayallerim resmen suya düştü. O günü herkese “Köln’e gidemeyeceğim” diye sızlanarak geçirdikten sonra, acaba diğer seçeneklerim neler diye araştırmaya başladım.
Noel, Şükran Günü gibi kültürel olaylar çok olduğundan fall döneminde gitmek istiyordum, bu yüzden havanın 11’de aydınlanıp 3’te karardığı, karın yerden eksilmediği depresyon sebebi İsveç’ten vazgeçtim. Çok değişik bir tecrübe olur acaba Hindistan mı yazsam, derken “saçmalama” diyen mahalle baskısıyla karşılaşınca onu da eledim. Küçük Alman kasabası, şirin olur diye Münster’i başa yazdım, sonra Hamburg ve son tercihim Antwerp oldu. Başvuruların bitmesine 3 gün kala, bir arkadaşımın daha ilk tercihine Münster yazdığını öğrendim ve malesef sadece 1 kişilik yer vardı. İkinci tercihim gelirse Hamburg’a gidecektim ve orası çok uzak, Antwerp’i üste mi alsam, ne yapsam diye karalar bağlarken son gün içime sinmediğinden sırf gitmiş olmak için gitmek istemedim ve başvurumu iptal etmeye ofise gittim. Orada da gelecek dönem tekrar başvururken Almanca yeterlilik göstermek için hangi kurs sertifikalarını kabul ettiklerini sordum, aşağı yukarı her kursu kabul ettiklerini öğrenince de ampul çaktı.