“Boğaziçi” Moleküler Biyoloji ve Genetik Doğru Tercih mi?

Üniversite sınavına girdiğim sene Boğaziçi ilk ve tek tercihimdi, hatta tüm sene boyunca duvarımdaki Boğaziçi posterine bakarak uyudum ben 🙂 Ama bazen düşünüyorum burası bir öğrenci için, hatta özel olarak Moleküler Biyoloji ve Genetik öğrencisi için doğru bir yer mi diye. Özel okul mu olmalıydı, yoksa Boğaziçi gerçekten ” Boğaziçi ” miydi?

Kayıt gününden

Artıları :

  • Boğaziçi ‘nde son sınıfta alabileceğiniz ve seçmeli ders yerine de sayılan BIO491-492 Special Project dersleri var. Bu derslerde bir labda çalışıp, o labda yapılan araştırmaya dahil oluyorsunuz. Normal bir stajdansa, burada gerçekten araştırmaya dahil olup lab nasıl işler, deney nasıl kurulur, sonraki adım ne olmalı gibi şeyleri öğrenebiliyorsunuz. Benim kendi lab projemi anlattığım yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
  • Okuldaki lablar lisans öğrencisi alma konusunda istekliler, böylece dönem içinde bir laba girip yapılan araştırmayı ve deney metodlarını öğrenme şansınız oluyor.  Her labda ortalama 2-3 stajyer lisans öğrecisi oluyor. Başka okullarda hem lisansların lablara alınmadığını, hatta girilecek araştırma labı olmaya okullar olduğunu biliyorum.
  • Hocalarımız gerçekten alanlarında çok iyiler. Genel olarak genetik, kanser, sinirbilim, bitki, biyokimya, biyoinformatik ve bağışıklık çalışıyorlar – burada istediğiniz her alandan hoca bulabilirsiniz. Eğer genetik ya da bağışıklık çalışan bir hocanız olmazsa o konularda ders alamayabilirsiniz.
  • Yavaş yavaş biyoinformatik çalışan hocalar geldikçe açılan bilgisayar derslerinin sayısı da arttı. Şu an Python öğreten, biyoinformatik işlenen, istatistiğin biyolojik uygulamalarını ve bunları R’da yapmayı anlatan derslerimiz var.
  • Dünyanın farklı yerlerinde iyi yerlere gelmiş birçok Boğaziçi mezunu olduğu için, bir yere staj ya da doktora için başvurduğunuzda, hocanın okulu daha önceden duyup, iyi olduğunu bilip, sizi alma olasılığı artıyor.
  • Bölümün Kimya-Fizik-Matematik ile çift anadal imkanı var, biyofizik çalışmak isterseniz fizik, hesaplamalı biyoloji-biyokimya çalışmak isterseniz kimya ile çift anadal yapabilirsiniz.
  • Bir kere her ne olursa olsun “Boğaziçi” öğrencisi oluyorsunuz. Baharda Taşoda Festivaliyle Güneyde 3 gün boyunca dilediğiniz kadar müzik dinleyip SportFest ile okuldaki turnuvalara gelen yabancı sporcularla kaynaşabilirsiniz. Canınız sıkıldığında yürüyüş yapmaya Bebeğe inip okulun Bebekteki kapısından geri dönebilirsiniz.
  • Diyelim ki genetiği beğenmediniz, Boğaziçinde olduğunuz için şanslısınız çünkü burası kendinizi geliştirebileceğiniz en uygun üniversite. Bir arkadaşım bölümün yanında koro şefliği yapıyor ya da mesala film dersleri alıp sertifika alarak yönetmen olabilirsiniz. İstediğiniz dersleri tamamen siz belirliyorsunuz – bölüm bu konuda çok özgür.
  • Okulda her sene MBG Haftasonu düzenleyen çok aktif bir Bilim Kulübü var, bu sayede hocalarla direk iletişime geçebilir ve alanlarını yakından tanıyabilirsiniz.

Eksileri :

  • Bölüm bizim girdiğimiz sene (2014) 40 kişi aldı ama artık 70 kişi alıyor. Boğaziçi ‘ne yetecek puanlı okullar arasında Koç tam burslu 5 (toplam 29), Bilkent de tam burslu 14 (toplam 57) kişi alıyor. Yani aşağı yukarı aynı sayıda kişilerle okumayacaksınız. Bu önemli bir faktör çünkü herkes ön plana çıkmak, bir laba girmek istiyor ve bölüm kalabalıklaştıkça bu daha da zor oluyor. 
  • Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü malesef ki hepimizin hayran kaldığı güzel Güney Kampüste değil 🙁 Kendisi Güneye 5 dakika mesafede olan Kuzey Kampüsün en uzak köşesinde bulunuyor.
  • Bölüm gerçekten zor ve bütün okulla beraber aldığınız fizik-matematik derslerinden çok yüksek notlar alamıyoruz, bu yüzden not ortalamamız çok yüksek olmuyor. Koçta yüksek not ortalamasına sahip olmanın çok daha kolay olduğunu arkadaşlarımdan biliyorum. Bu yüzden hocalarımız farklı alanlardan ders alıp notumuzu yükseltmek için bizi çok teşvik ediyor.
  • Malesef sadece 3 bölümle çift anadal imkanı var, Koçtaki gibi istediğiniz bölümle çift anadal yapamıyorsunuz. Bu da psikolojide ya da bilişsel bilimde ilerlemek isteyenler için dezavantaj oluyor.
  • Erasmus seçeneklerimiz malesef sınırlı. Şu an anlaşmamız İsveç, İngiltere, Belçika, Almanya ve İspanyayla var ama İspanya B1 İspanyolca istediği için, Belçika da Flemenkçe olduğu için kimse gitmiyor. Herkes İsveç-İngiltere-Almanya arasından seçim yapmak zorunda kalıyor. Ama ortalaması yeten az insan olduğundan başvuran herkes Erasmusa gidebiliyor.
  • Yurtdışı stajı için bizim okul laboratuvarda yapılan stajlara malesef hibe sağlamıyor. Yazın yurtdışında staj yapmayı düşünüyorsanız okuldan destek/burs alamayabilirsiniz, harcamalarınızı kendiniz karşılamanız gerekebilir.
  • Kuzey kampüste genel olarak insanların oturup sohbet edeceği az sayıda yer var. Güney-Kuzey ayrımı olduğu için tam anlamıyla kampüs hayatı yaşanmayabiliyor.
  • Özel okul olmamanın getirdiği bütçe sıkıntısı yok değil. Ben daha önce hem yurt dışında hem Koç’ta staj yaptım ve oradaki aletler bizim okuldan daha iyi DEĞİLDİ, benzer aletler vardı. Zaten bu aletleri sadece lab derslerinde veya staj yaparken kullanıyorsunuz, hiçbiri -örneğin- 30 yıllık olmadığı için sorun olmuyor. Sadece deney için malzeme siparişi verirken ya da o malzemeyi kullanırken biraz daha tutumlu davranılabiliyor.
  • Mezun olurken malesef tez yazmıyorsunuz. Bir projeye dahil olabiliyorsunuz ama projede yaptığınız çalışmalarla ilgili lisans tezi yazılmıyor. Bence bu yüksek lisans ya da doktorada tez yazarken bir eksi oluyor, daha önce tez yazmayı tecrübe etmemiş oluyorsunuz.

Ben size burada sadece okulun ve bölümün artı ve eksilerini saydım, tercih etmek size kalmış 🙂 Ama dürüst olmak gerekirse, çok isteyerek geldiğim halde bir ara bölümü bırakmaya karar vermiştim. Neden bu kararı verdiğimi de buradan okuyabilirsiniz. Eğer Boğaziçine gelmeye karar verdiyseniz, hoşgeldiniz 🙂

Boğaziçi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik’in nasıl geçtiğini okumak için buraya tıklayın!