2019’dan Tek Beklentim: SAĞLIK #3

Herkese merhaba, sağlık güncellemesi yazısı numero üç ile karşınızdayım! En son nisanda paylaştığım yazıda kemoterapim bitmiş, ameliyatlarımı bekliyordum. Şimdi ameliyatlarımı oldum, ışın tedavim ve ikinci kemoterapim de bitti, kaldığım yerden anlatmaya devam ediyorum.

Nisan başında ameliyat öncesi kemoterapimin son dozunu aldıktan bir hafta sonra ilk doktorum Cengiz Hoca’dan bir mesaj aldım “pazartesi günü diğer ameliyatını yapacak ortopedist Ufuk hoca ile randevun var” diye. Bu kadar erken hareket etmeyi beklemiyordum açıkçası direk kemodan sonra. Detayları görüşmek için Ufuk Hoca’yı aradım, saat belirledik ve daha sonra heyecanla beklemeye başladım.

Işın zamanı uzayan saçlarım

Hastaneye gittik, doktor çekildiğim MR’lara bakıyor ama bakıyor da bakıyor yani, 40-45 dakika kadar hiçbir şey demeden, bazı çekimleri bilgisayara kaydederek “pff, hmm” sesleri çıkarıp bakıyor. En sonunda bana döndü ve anlatmaya başladı: “Karşımızda osteosarkom diye bir hastalık var. Sen ameliyat öncesi kemo aldın, sonraki tedaviler ameliyat ve tekrar kemo ile ışın.” Sonra çekimlerdeki küçük bir daireyi gösterdi, “bu vertebra arteri, beyni besleyen en önemli damarlardan biri. Senin tümörün bunu komple çevreliyor, tümörü çıkarırken damara zarar gelirse sonuç ölümcül olur” dedi. Ben şok. Anneme baktım, annem bembeyaz kesilmiş doktora bakıyor. Gerçekten ilk defa orada hissettim bu hastalık yüzünden ölebileceğimi.

Sonra devam etti, “tümörlerden biri omurgadaki bir sinir kökünü içine almış, tümörü çıkarmam için siniri kesmem gerekiyor. Sol elinin yüzük ve küçük parmağını kullanamayacaksın”. “Laboratuvarda çalışıyorum elimi kullanmam lazım” dedim, adam öyle bi baktı ki yüzüme “istersen tümörü çıkarmıyim o kalsın, sen elini kullanmaya devam et ama kanser kal” dese daha iyiydi, yerin dibine girdim. “Ben omurga tümörü cerrahıyım, bu ameliyatı da benden başkası yapamaz söyliyim. Normalde yaptığım ameliyatların zorlukları 1-10 arasıysa bu…” dedi kaldı, ben içimden diyorum ki “allahım nolur 15 demesin” çünkü öyle bir bakıyor ki çekimlere ben dedim aha yapamıcak kaldım böyle… Neyse ki “9” dedi de ben bi oh çektim. Allahım oh çektiğim şeye bakın yani tövbe tövbe.

Annem ameliyatın ne zaman olacağını sordu, biz herhalde bir hafta sonra falan diye düşünürken Ufuk Hoca dedi ki “YARIN“. Biz yine şok, resmen buldukları yerde keseceklermiş beni. Tümör söz konusu olunca bir gün bile beklemek istemiyorlarmış. Öyle olunca ben apar topar hastaneye yattım, kan verdim, annemler eşya toplamak için eve gitmek üzerelerdi ki – doktor geldi. Kanımda pıhtılaşmayı sağlayan değer ve enfeksiyondan koruyan değerler olması gerekenin çok çok altına düşmüş, ameliyat edersek kanamadan masada kalırsın dediler ve beni TABURCU ETTİLER. Ben bir saat içinde elimi kullanamayacağımı, damara zarar gelirse öleceğimi, ertesi gün ameliyat olacağımı ve olmayacağımı öğrendim 😀

Ha bir de şu var, hem omurgamda hem boynumun ön tarafında tümörler olduğu için iki ameliyat olacakmışım. Tövbeler olsun, bu nasıl bir gün? Bu arada düşük kan değerlerim yüzünden hemen onkologumla görüştüm ve beni hastaneye yatırdılar (bunu sadece çok yakınlarım biliyor). “Bir yerini çarpma kanamasın, ıkınma, biriyle görüşme mikrop gelmesin” öğütleri ile annemle izole bir şekilde, odaya giren hizmetlinin bile maske taktığı bir odada 4 gün kan değerlerimi normale çevirmeye çalıştık – ve çevirdik. Odada aynaya baktığım bir an kendimi çok kötü hissettiğimi hatırlıyorum, saçım yok kelim, yüzümde maske hastane odasındayım. İşte bu manzarayı görmek hiç istemiyordum.

Daha sonra taburcu olunca bir kan tahlili için rastgele alakasız bir doktora gittim, dedim böyle böyle tahlil yaptırmak istiyorum, anlattım ameliyat olacağımı falan. Doktor “ameliyatını kim yapacak” dedi, “Ufuk Hoca Bursa’dan” dedim, “AMELİYATINI UFUK HOCA MI YAPACAK?!” dedi, ben yine şok. Meğer o doktor da iki sene önce omurgasından ameliyat olmuş ve Ufuk Hoca ile görüşmüş. “Çok iyi doktordur, içiniz rahat olsun, ben her hareketi yapabiliyorum hiçbir sıkıntım yok” diye beni rahatlattı.

Her şey yoluna girdiğinde ameliyatlarımı olmak için hastaneye tekrar yattım ve 29 Nisan Pazartesi ilk ameliyatımı oldum. Ameliyat sabahı, ben üzerimi giyindim ameliyata gitmeyi bekliyorum. Tam o sırada hastanede ilk ameliyatımı yapan Cengiz Hoca’yı gördüm! Normalde kendisi o hastanede çalışmıyor, başka bir şey için gelmiş ama biz de görüştük. Biraz konuştuk sonra “Her şey çok güzel olacak” diye diye yüzümde gülümseme ile ameliyata girdim.

Uyandığımda birsürü makina sesi duyduğumu hatırlıyorum, başımda birisi “Cemre korkma yoğun bakımdasın, çok kan kaybettin” dedi. Sonra geri uyumuşum, uyandığımda annemle Umut beni görmeye gelmişler, karşımda bana bakıyorlardı ama böyle bi garip bakıyorlar, anlam veremiyorlar gibi. Yoğun bakımdandır diye düşündüm, sonradan söylediler ki benim kafam ödemden balon gibi olmuş, trafik kazası geçirmiş de dağılmış gibiymişim. Ertesi akşam odaya geldim, bu ameliyatta sırtımı kesip tümörlü oldukları için 3 tane omurumu çıkarıp omurgamı sabitlemek için çivi taktılar.

Kendimi iyi hissettiğim bir hastane gününden selamlar

Bu arada sonradan öğrendim ki ameliyattan sonra Ufuk Hoca yoğun bakıma beni görmeye geldiğinde onun sesini duyunca “aa Cengiz Hocam merhabaa” demişim kendisine 😀 E napıyim en son onu gördüm aklımda o kalmış. O ne dese beğenirsiniz, “kız bıktım senin Cengizinden, saatlerce senle uğraşan benim, hem ben ondan daha yakışıklıyım” demişşş, rezalet 😀 Bi de bu olay bütün hemşire ve hasta bakıcıların yanında olmuş, adamın karizma sıfır. Ben bunu kesinlikle hatırlamıyorum, narkoz etkisi diyelim lütfen 🙂

5 gün sonra cumartesi günü ikinci ameliyatımı oldum, işte bu önemli damarın olduğu kritik ameliyattı. Tam ameliyathane asansörüne binerken Umut’a “biraz korkuyorum” dedim ama yine her şey çok güzel olacak nidaları ile ameliyata gittim. Ben zaten korkuyorum ya, ameliyathanede dediler ki “Cemre ilk ameliyatta çok yakın çalıştığımız için akciğerin söndü ??!! Şimdi tüp takıcaz merak etme”. Ameliyat konusunda zaten yalama olmuşum, dedim “tamam nasılsa içimi açacaksınız onu da yapın nolcak :d”. Sonra dedim ki kendi kendime, Cemre bu inşallah son ameliyatın tadını çıkar ve anestezi doktorundan “ben o kadar ameliyat oldum hiç ondan geri saymadım saydırır mısınız lütfen” gibi bir istekte bulundum, onlar da beni kırmadı 😀 En son 4 ve 3’ü söylediğimi hatırlıyorum, gerisi yok.

Bacağımdan ilk defa yürüyebildiğim an

Uyandığımda hissettiğim ilk şey bacağımdaki acı oldu. Haydaa bacak ne alaka şimdi? “Bacağıma naptınız” diyorum, cevapları sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi “bacağından kemik alıp boynuna koyduk” PEKİ 😀. Yine yoğum bakıma aldılar. Ufuk Hoca ziyarete geldi, gerçekten zor bir ameliyat olmuş. Bu sefer de boynumdaki tümörü çıkarıp oraya çivi takmışlar. Yani şu an omurgamda omuriliğimi koruyan 3 omurum yerine çivilerim var. Bu sefer yoğun bakım biraz daha sorunlu geçti, nabzım 150’lere çıktı, onunla baya uğraştılar. Yine ertesi gün odaya geldim.

İki üç gün sonra akciğerime tüp takan göğüs cerrahı ziyarete geldi, bir baktım yanında Cengiz Hoca <3 Hastaneye uğramışken ciğerimdeki tüpe bakmaya gelmiş, canım adam. Bacağımdaki ameliyatı görünce “yürüyosun dimi” dedi ama ben bırakın yürümeyi, ayağıma dokunamıyorum bile o kadar ağrım var. “Hayır” dedim, “ne demek canım acıyo, yürüyeceksin” deyince, ben o gün gaza geldim, akşama kadar çalışıp yürüdüm ve Cengiz Hocaya ayakta foto attım. Ama yatağımdan odamın kapısına kadar gelip gelmek bile tansiyonumu düşürmüştü, o kadar yorgunum ki.

Işında kullanılan sabitleyici maskem

İki haftalık iki ameliyat maceramdan sonra eve döndüm. İki hafta sonra ışın tedavim başladı, beş hafta boyunca her gün boyun bölgeme kalan hücreleri öldürmesi için ışın aldım. Ama bu ışın aynı kemo gibi canlı hücrelere de zarar veriyor, o yüzden ışının alanına giren yemek borum yandı, ülser oldu ve çok fazla daralıp tıkandı. Hatta bu sorunu çözmek için ekimde bir ameliyat daha oldum. Işınla eş zamanlı olarak ikinci kemoterapim de başladı. Bu öncekine göre çok daha az sıkıntılı geçti, kasım başında kemom da bitti çok şükür.

İkinci kemomun ilk seferinde desteğe gelen arkadaşlarım

İki gün sonra (19 Kasım) genel vücut tümör taramam var. Siz bunu yayınladığım gün okursanız, ben büyük ihtimalle o iki geceyi heyecandan uykusuz geçiriyor olacağım 🙂 Umarım tertemiz çıkar da güzel, derin bir nefes alırız hep beraber. Buraya kadar okuduğunuz, yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim.